Kadınlar Nerede?
- Irmak
- 5 Tem 2018
- 3 dakikada okunur
Kadın sanatçılar dikkati, kimlik, cinsellik, siyaset ve tarih kavramlarına çekerek son yıllarda sanat tartışmalarını yönlendiriyorlar. Buna rağmen günümüzde bile galeri koleksiyonlarının ve sergilerinin sadece küçük bir yüzdesi kadın sanatçılara ait. Öyleyse sanat tarihindeki kadınlardan nasıl bahsedeceğiz? Erkek egemenliğindeki sanat dünyasında kadın sanatçıların yüzyıllar içinde değişen rolü hakkında daha fazla konuşmak gerek.
Bu hikâyeyi anlatmak için, ayrı bir Kadınların Sanat Tarihi mi olmalı yoksa halihazırda var olan öykülere düpedüz kadınları mı yerleştirmeliyiz? Peki ya bu etiketi hep beraber kaldırıp kadın sanatçılardan sadece sanatçı olarak bahsetsek olmaz mı? Bunun yapılması kimliğin önemli bir unsurunu yok mu sayar yoksa kadınların ve erkeklerin eşit derecede sanatçı olabileceğini mi gösterir?

Bu kızlar “Guerilla Girls”. Sanat dünyasındaki cinsiyet ve ırk ayrımcılığını gözler önüne sermek için çabalayan kimliği bilinmeyen sanatçılar. 1985 yılında Modern Sanat Müzesi’nin sergisindeki kadın sanatçı eksikliğini protesto etmek amacıyla Manhattan’ı el ilanlarıyla kapladılar.

Sergide 169 sanatçının eseri sergilendi. Bunların ise ancak %10 undan azı kadınlara aitti. Kadın sanatçıların deneysel sanat dalında önemli bir rol oynadığı dönemlerdi. Tabi biz bunu popüler bir galeride veya müzede gezerken fark edemiyoruz. Kadın sanatçılar hep var olmuştu ama sanat kitaplarını yazanlar erkeklerdi. Ve nedense onlardan söz etmeyi unutmuşlardı :)
Rönesans ’ta kadınlar resim yapmaya teşvik edilmişti. Çünkü kadınların sanat alanında başarılı olması onları çekici kılan bir özellikti. Aslında 18. Yüzyılda kadınların her şeyi resmetmelerine izin veriliyordu. Güzellik, zarafet ve alçak gönüllülük gibi kadınlara özgü nitelikleri somutlaştırdıkları sürece tabi. Yaptıkları resimler de güzel, zarif ve mütevazı olmalıydı. Bir eleştirmenin de dediği gibi “Bir kadın kendini kadınlıktan çıkarmadığı sürece herhangi bir şeyle uğraşmasına izin verin.” Ama kadınlar ciddiye alınmak için yanıp tutuşuyordu. Ki bu çok saçma çünkü herkes kadınların zayıf ellere sahip olduğunu ve düzgün bir şekilde resim veya heykel yapamayacağını bilir(!)
17. yüzyıl sanatçı olan Judith Leyster, Hollandalı üstad Franz Hals ile aynı vakitlerde resim yapıyordu. Eserleri benzer bir tarzdaydı. Leyster yaşarken çok saygı duyulan biriydi ama bir kadın olduğu için ölümünden sonra unutulup gitti. Ancak yedi tane tablosunun yanlışlıkla Franz Hals’e mal edilmiş olduğunun keşfinden sonra yeniden ortaya çıkabildi. Louvre müzesindeki bu eser de onlardan biri.

Bazı kadın sanatçılar erkek ismi kullandılar. Mesela Grace Hartigan eserlerini George Hartigan olarak imzalıyordu. Bazıları ise sadece isimlerinin baş harflerini kullandılar. Bazı kadın sanatçılarsa kariyerlerini destelemek ve erkek çağdaşlarından bir şeyler öğrenebilmek için modellik yapmayı tercih ettiler. Yine bazı kadın sanatçılar kendi yönlerini bulabilmek için dokuma ve el sanatlarıyla ilgilendi.

Erkekler bu mecraları genelde görmezden gelmişti çünkü onların ressamlık ve heykeltıraşlıktan sonra geldiğini düşünüyorlardı. Bu da kadınlara deneme özgürlüğü sağladı. Benzer sebeplerden dolayı fotoğraf ve video gibi yeni araçları ve mecraları hemen sahiplendiler. Ve performans ve enstalasyon sanatlarının yenilikçileri oldular. Yine de hala yeterli seviyede temsil edilmiyorlardı. 1970lere gelindiğinde kendilerine patronluk taslanmasından, yok sayılmaktan bıkan bazı kadınlar bu düzenle savaşmaya karar verdi. 1971 yılında Margaret Harrison’un yaptığı çizimler Londra’nın ilk feminist sanat sergisinde sergilenmişti. Ama polisler orayı hemen kapattı. Bunun sebebi Harrison’un cinsel organı tavşan şeklinde olan bir tavşan kız çizmiş olmasıydı.

Amerika’da Nochlin ve Harris isimli sanat tarihçileri 1550'den 1950'ye Kadın Sanatçılar isimli bir sergi düzenlenmişlerdi. Bu sergi, sanat tarihine dair düzeltme içerikli tartışmalara sebep olmuştu. Çünkü bu sanat tarihçileri için bir sorundu. Öyleyse geriye gidip sanat tarihi sayfalarına bu kadın sanatçıları mı yerleştireceklerdi? Bunu yapmaları bugüne kadar yok sayıldıkları gerçeğini de ortaya çıkaracaktı. Sadece kadın sanatçıları içeren kitaplar yazmaları da onları ötekileştirmek, kategorize etmek olacaktı. Bu konu hala sıkça tartışılmakta ve sanat tarihinin anlatılma şekline dair yeniden radikal bir şekilde düşünülmesine sebep olmakta. Hoşçakalın!
Comentarios